Aristoteles ve Phyllis (Kadının Gücü)

10 Kas 2012

Kadın şeklinde kendilerini varoluşun kucağına atan bazı insanlar vardır. Bunlar gerçekten insan mıdır? Veya bunlar mesela vakti gelince dünyayı istila etmek niyetinde olan bir grup uzaylı mıdır? Yoksa bize beslenme çantası muamelesi yapan yaratıklarla mı muhatap oluyoruz aslında salak aşıklar olduğumuz o anlarda?

Felsefe tarihi, kadın cinsinin tanımlanamayan bir gök cismi olarak ele alındığı sonsuz satırlarla doludur. (Daha önce şurada bu mevzua değinmiş idik.) Atalarımızın bir bildiği vardır da bizim haberimiz mi yoktur? Belki de dünyamıza gelip bir takım gizemli yollarla beynimizi ele geçiren ve böylece hayatlarımızın tam merkezine vazgeçilemez bir sorun olarak yerleşen bu şeylerin bir yanlış bilinç operasyonudur feminizm falan; korkunç bir istila operasyonunun beyin yıkama faaliyetidir belki de. 

Şimdi satırlarıma eski bir hikaye ile devam etmek istiyorum değerli takip edenlerim. Bu çok eski bir hikaye ve kadın gücü hakkında çok aydınlatıcı (ve uyarıcı) bir rol oynayabilir.

İÖ 5. YY...
Aristoteles o vakitler Mekadonya kralı Philip'in ergen oğlu İskender'in hocasıdır. Hocayla öğrencisi arasında kısa sürede özel bir bağ oluşmuştur ve bu ikisi, karşılıklı olarak birbirlerine hayranlık duymaktadır ve tutkuyla hakikatin araştırılması işine girişmişlerdir. 

Fakat neden sonra, hakikat ormanında erkekçe bir maceraya girişen bu insanların karşısına -birden- hiç bir engelle kıyaslanamayacak bir bela musallat olur. Bir kadın, Phyllis adında genç bir kadın, İskender'e kendine aşık eder ve o andan itibaren genç adam için Phyllis dışında kalan ne varsa anlamını yitirir, hakikat ulaşılması gereken temel hedef olmaktan çıkar; zira şimdi  Phyllis, zaten hakikatin ta kendisidir. 

Aristoteles öğrencisinin maruz kaldığı bu felaket karşısında sessiz kalacak adamlardan değildir. Varoluşun ancak mutlulukla gerekçelendirilebileceğinin bilincinde bir bilgedir o ve bir bilgenin işi zaten, sahte mululukları hakiki olanlarından ayırmak bakımından bir muhasebe tekniği geliştirmek değildir de nedir?

Aklın denetiminden çıkmış tutkuların yol açabileceği tehlikelere dikkatini çekmeye çalışır öğrencisinin Aristoteles,  kendi nefsine bile söz geçiremeyen bir adamın halkının karşısına kral olarak çıkmaya hakkının olamayacağını söyler ona; ama İskender dinlemez hocasını ve Phyllis'in izinde yürümeye devam eder.

En sonunda Kralı da işin içine sokar Aristo ve hatta Kraliçeyi de ve daha başka bir çok şeyi de ve sonunda sevgilileri ayırmaya muaffak olur. 

Ama hikaye tabiî ki burada bitmez. 

Sevgilisinden ayrılmak zorunda bırakılan Phyllis, Aristo'ya karşı korkunç bir intikam planı hazırlar çünkü. 

Her sabah giyinir kuşanır ve Aristo'nun çalışma odasının penceresine bakan bahçeye çıkıp dans etmeye başlar. 

Önceleri 'napıyor lan bu kız' şeklinde bir tavırla işbu manzaraya burun kıvırır filozof. Ama zamanla dansın tekrar başlamasını beklemek dışında bi şey yapamaz olur. 

Derken, perişan bir halde aşkını ilan etmek durumunda kalır Phyllis'e.

"Fakat bana yaptıklarını unutmadım ben hala Aristocuum," diye karşılık verir Phyllis, "seni tek bir koşulla affedebilirim," der, "yarın bu saatte yine bu bahçede beni bekliyor olacaksın. Ama üzerinde giysi niyetine sadece bir eyer olacak ve o eyerle beni bu bahçede dolaştıracaksın. "

Sevdiceğinin minik ellerini göz yaşları içinde öpücüklere boğan filozof, "yarın istediğin yerde istediğin şekilde olacağım yavrum," diye ağlayarak karşılık verir. 

Ertesi gün Aristoteles, eyerli ve çıplak bir halde bahsi geçen bahçede bir at gibi çömelip Phyllis'i beklemeye koyulur. Derken Phyllis gelir ve bir merhaba bile demeden filozofun sırtına oturur ve kahkahalarla gülmeye başlar. O esnada mutluluk sarhoşu filozof da neşeyle genç kadına eşlik etmektedir ve fakat birden çalılıkların arasından İskender çıkar ve sonra babası da ve onların arkasından kraliçe de. 

Phyllis'in intikamı işte bu şekilde korkunç olmuştur. 

O vakit, bir tuzağa kurban gittiğini anlayan filozof doğrulur ve öğrencisine döner. 
"Bu son dersimiz olsun prensim," diye seslenir ona ağlamaklı bir sesle,  "Aristoteles bile olsan bir kadının gücü karşısında hiç bir faydası olmaz."

Ve utanç içinde terkeder sonra Makedonya'yı Aristoteles.

Hikaye son derece meşhur bir hikayedir. Kadınlar karşısında napacaklarını şaşırmış avrupalı erkekler için, içinde hayatî bir takım hisselerin barındığı bir kıssa olarak dilden dile aktarılmış, cilt cilt yorumlanmış, resmedilmiş ve hatta heykeltıraşlar tarafından defalarca yontulmuş, ev eşyalarında kendine yer bulmuştur.

Allahım, sen bizi uzaylıların şerrinden koru. Amin.





Aristoteles ve Phyllis 
Klişe-Verre
Aristoteles ve Phyllis (veya Campaspe) 
Leonardo da Vinci
Aristoteles ve Phyllis 
Güney Lowlands, Geç 14. Yüzyıl
Hans Baldung 
Aristoteles ve Phyllis
Hans Baldung 
Aristoteles ve Phyllis
Aristoteles ve Phyllis Jan Sadeler




14. YY

Basel, İsviçre Belediye Müzesi
16.YY

Vitray 
Alman Ulusal Müzesi, Nürnberg, Almanya

Share on :

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Hiç duymamıştım bu hikayeyi.Doğrusu pek çok beğendim.Hak etmiş valla.Bu Aristo ondan kadınlara kusup durmuş yazılarında demek.Phyllis'in fendi Aristoyu yendi,çok güldüm.

benhayattayken dedi ki...

benhayattayken'de beklenmedik bir gelişme: adsız da olsa bir şahıs yorum yazdı!

Adsız dedi ki...

ben de varım.
öteki adsız ben değilim ama. uzun süredir varım da.. yokum gibi bişey.

Adsız dedi ki...

Kadınlar ne zaman eşit haklardan bahseder olmuşlar.

Berat dedi ki...

Ne kadar güzel! Biraz kafa yoralım; bu olayın resmedildiği tabloların 16. yüzyıl civarlarında olduğunu söyleyebiliriz, 16. yüzyılda kilisenin otoritesinin sağlamlığı konusunda hiç şüpheniz olmasın. Bu durum ile ilgili de kilisenin gücünü ve felsefeye/sorgulamaya olan nefretlerini göz önünde bulundurarak bazı kişilerin de öne sürdüğü bir önerme olan " Bu hikaye uydurulmuştur!" tümcesini sizinle paylaşmak isterim. Aristo gibi felsefe ile ilgilenen kişilerin başlarına böyle olaylar geleceğini öne süren kilise , bu tarz masallar anlatarak hem insanlar arasında felsefeyi dalga konusu yapıp hem de felsefe ile uğraşan insanların başlarına böyle kötü olayların geleceğini aşılamış olabilir. Öne sürdüğümün sadece bir "önerme" olduğunun farkında olarak yanılabileceğimi de göz önünde bulundurmakta fayda var. Bu arada eğer uydurulmuşsa bile kilisenin o çağda bu tarz fetişleri bilip anlatması ilgimi çekti.

 
Copyright © 2015 benhayattayken
Distributed By My Blogger Themes | Design By Herdiansyah Hamzah